Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde her 8 kişiden 1'i obezite ile mücadele ediyor. Bu rakamın giderek artması, küresel bir sağlık krizi olarak kabul edilen obezitenin ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor. Obezite, vücutta aşırı yağ birikimiyle karakterize kronik bir hastalıktır ve aşırı kilo alımı ile enerji harcaması arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. DSÖ, vücut kitle indeksi (VKİ) 30'un üzerinde olan kişileri obez olarak tanımlar. Aşırı kilolu ve obezite, kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, bazı kanser türleri, uyku apnesi ve eklem sorunları gibi birçok ciddi sağlık sorununa yol açar. Ayrıca, obezitenin bireylerin yaşam kalitesini düşürdüğü ve üreme sağlığını olumsuz etkileyebileceği de bilinmektedir. Bu tehlikelerin yanında, obezitenin küresel ekonomiye verdiği zarar da oldukça büyük ve önümüzdeki yıllarda daha da artacağı tahmin ediliyor.

Obezitenin Küresel Boyutları

DSÖ'nün 2022 yılı verilerine göre, dünya genelinde 18 yaş ve üzeri 2,5 milyar yetişkin aşırı kilolu, 890 milyondan fazlası ise obez. Bu durum, 1990 yılına göre yetişkinlerde aşırı kiloluluk oranının yaklaşık iki katına çıktığını gösteriyor. Üstelik, 5 yaş altı yaklaşık 37 milyon çocuk aşırı kilolu olup, bu durum özellikle Afrika'da kayda değer bir artış gösteriyor. 5-19 yaş aralığındaki çocuk ve ergenlerde ise obezite oranı 1990'da %2 iken, 2022'de %8'e yükseldi. Bu veriler, obezitenin çocukları da etkileyen geniş kapsamlı bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Ada ülkelerinde obezite oranları özellikle yüksek olup, bu durumun genetik faktörlerin yanında beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzıyla da ilişkili olduğu düşünülüyor. Türkiye de bu küresel artıştan etkileniyor ve obezite oranları giderek yükseliyor.

Obezitenin Ekonomik Yükü

Obezitenin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra, ekonomiye de ağır bir yük getirdiği tespit edilmiştir. DSÖ'nün tahminlerine göre, obezite ve aşırı kilolukla mücadele için önlem alınmazsa, küresel maliyetler 2030 yılında yılda 3 trilyon dolara, 2060 yılında ise 18 trilyon dolardan fazla olacak. Bu rakamlar, obezitenin sadece bir sağlık sorunu olmadığını, aynı zamanda ekonomik bir kriz haline geldiğini açıkça göstermektedir. Düşük ve orta gelirli ülkeler, bulaşıcı hastalıklar ve yetersiz beslenme ile mücadele ederken aynı zamanda obezite oranlarında da artış yaşıyor. Bu ülkelerde, yetersiz beslenme ve obezitenin birlikte görüldüğü durumlar da yaygındır.

Obeziteyle Mücadele: Önleme ve Tedavi

DSÖ, obezite ve aşırı kilonun büyük ölçüde önlenebilir ve yönetilebilir olduğunu vurguluyor. Sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri, obeziteyle mücadelede en önemli silahtır. Bunlar arasında hamilelik döneminde uygun kilo alımı, bebeğin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesi, çocukların sağlıklı beslenmesi, düzenli fiziksel aktivite, ekran süresinin sınırlandırılması, şekerli içecekler ve enerji yoğun gıdaların tüketiminin azaltılması yer alıyor. Obeziteyle mücadele, bireysel sorumluluğun yanı sıra toplumsal bir sorumluluk gerektirir. Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz gibi basit önlemler, obezitenin önlenmesinde büyük rol oynar. DSÖ, obeziteyle mücadele için küresel bir eylem planı yürürlüğe koymuş ve üye ülkeleri bu konuda ortak bir mücadele vermeye çağırıyor.